2 Ağustos 2019 Cuma

Büyük İskender'in ölümü


BABİL

M.Ö. 323 (114.olimpiyat, 1.yıl sonları)



10 Haziran, sabah erken saatler

 

Evvelki gece eğlence uzun sürmüştü ve İskender çok içmişti. Gece yarısı olduğunda yere yığılmış, ateşler içinde odasına taşınmıştı. Baygın halde yatıyordu. Babil ve çevresinin tüm doktorları çağrılmışlardı; ama bir çare bulamamışlardı.

Bir ara gözünü açtı ve kısık sesle,

“Beni ancak bu kadar çok doktor öldürebilir” dedi.  Sonra ne kadar çok toprağa hükmettiğini düşündü. O büyük gücün yok olmakta olduğunu anladı ve Hindistan'ı fethi sırasında rastladığı Dandamis adlı bir bilgenin ona söylediklerini hatırladı :

“Yakında öleceksin, o zaman, sadece seni gömmeye yetecek kadar toprağın olacak” demişti o bilge kişi.

Muhafız generallerinin hepsi yanı başındaydı. İmparatorun öldüğü sanılmasın diye, generallerin nezaretinde askerler küçük  gruplarla odaya alınıyordu. İskender konuşamıyor, onları sadece hafifçe elini kaldırarak selamlıyordu.

Ona en yakın generallerden biri olan Lysimakhos, İskender'in baş ucundan ayrılamıyordu. Onun en yakın arkadaşlarından biriydi de. Çok duygusal olan Lysimakhos’un göz yaşları yanaklarının üzerine kaymak üzereydi. O heybetli ve heyecan dolu günler gözleri önüne tekrar geldi. O aslan avı maceraları… Her ikisi de aslan avı oyunlarında çok ustaydılar. Lysimakhos omzunda o eski şiddetli acıyı tekrar hissetti. Nasıl da o koca aslan omzundan et parçasını kopartmış ve omuz kemiği ortaya çıkmıştı. Ama sonunda aslanı öldürmüştü. Bir keresinde de aslan İskender’e aniden arkadan saldırmıştı. Lysimakhos ona yardım için öne atılarak koşmuştu, ama İskender onu elinin tersiyle yana itmiş ve “merak etme ben bu aslanı tek elimle bile hallederim” demişti. Ve sonra dediği gibi aslanı bir vuruşta yere devirmiş ve öldürmüştü.

Ölmek üzere olan aslan avcısı İskender henüz 33  yaşındaydı. Generallerin zorlamasına rağmen doktorlar bir sonuca gidemiyorlardı. Kimisi çok alkol almasına  bağlıyor, kimisi de eskiden yakalandığı sıtmanın tekrarlayan şiddetli bir safhasının olabileceğini söylüyorlardı. Generallerin kafalarından, “acaba zehirlendi mi ?” sorusu hiçbir zaman gitmeyecekti.

Aynı gün, öğleden sonra, Makedonyalı II.Filip’in oğlu, Büyük İskender öldü. Bu kısa ömre çok şey sığmıştı. Çok yerler fethedilmişti. Bu kısa sürede dünyanın en büyük imparatorluğu ortaya çıkmıştı. Ve şimdi durum gösteriyordu ki, bu büyük imparatorluğun da ömrü kurucusununki gibi çok kısa olacaktı.

Ertesi gün, yani 11 Haziran 323 miladdan önce ve öğleden sonra, generaller Babil şehrinin ortasından geçen Fırat nehrinin kenarındaki Nebukadnesar’ın o heybetli sarayında toplandılar. Makedonya ordu meclisinde generallerin normal şartlarda izleyeceği yol İmparatorun halefini başlarına getirmek olacaktı; ancak ailede ölen imparatorun yerine geçebilecek uygun bir kişi yoktu ve durum oldukça karışıktı.

 Büyük İskender ölüm döşeğindeyken,

 “En kuvvetli olan yönetsin” demiş ve yüzüğünü  komutanları içinde en deneyimli olan  Perdikkas’a vermişti. Yüzüğün teslim edildiği kişinin, tahtın emanet edilecek kişi olmasının istendiğini hepsi biliyordu. Bu nedenle toplantıyı Perdikkas yönetti ve ilk sözü o aldı.

“ Roksan’ın hele bir doğurmasını bekleyelim” dedi, “Roksan İskender'in karısı… Çocuk erkek olursa kralımız o olur. En doğrusu bu değil mi ?” diye sorarak onaylarını bekledi. Ancak bir şey çok belliydi ki, Perdikkas çocuk büyüyünceye kadar tek yetkili olmak istiyordu. Öneri kabul edilmedi.

İmparatorluk bahriyesinden sorumlu Amiral Nearkhos söz aldı,

“ İskender’in şu an zaten bir oğlu var” dedi ve Perdikkas’ın önerisine karşı çıkarak, “Doğmamış çocuk üzerinde nasıl konuşabiliriz ? Sonra, Roksan’ın doğacak çocuğu erkek olmazsa ne yapacağız ?” ve kendi önerisini söyledi, “Bence  Heraktes kiralımız olsun !” Heraktes, İskender'in cariyelerinden Barsin’den doğma üç yaşındaki oğluydu. Bu öneri mantıklı gibi gözükse de, bu oğul gayrimeşruydu ve Nearkhus Barsin’in kızı ile evliydi. Amiral gelecek kralın kayın biraderi olmuş olacaktı yani; bu öneri de kabul edilemezdi.

Lysimakhos bu her iki öneriye itiraz etmek için hazırlanırken Ptolemi söz istedi. Bu iki çok yakın arkadaş göz göze geldiler ve anladılar ki aynı şeyi düşünüyorlar. Ptolemi konuştu,

“Bu her iki çocukta da Makedonyalı kanı yok. Bu kabul edilemez. Yunanlı kanı bile yok ! Bence kolektif bir başkanlık sistemi kuralım”  Dedi ama, önerdiği bu sistemin  nasıl olacağını ve nasıl yürüyebileceğini kendisi de bilemiyordu.

İmparatorluğun falanks (Yunan ordu sisteminde piyade) birlikleri komutanı Meleager  öfkeli olduğunu belirtircesine bağırarak araya girdi,

“Gereksiz tartışıyoruz …Tahtı devralacak biri zaten var” dedi, “Kraliyet ailesinden  II Philip’in oğlu Arrhidaios!”. İskender’in kardeşi Arrhidious kraliyet ailesindendi; ama epilepsisi vardı ve imparatorluğun başına geçmesi söz konusu olamazdı.

Meleager çok ısrarlıydı ve durum gitgide daha çok geriliyordu. Anlaşılan oydu ki, Maleager’in askerleri Arrhidaios için Perdikkas’a karşı savaşacaklardı. Ordunun falankslarıyla atlı birliklerinin birbirine düşmesi İmparatorluğun sonu demekti. İskender’in muhafızları konumunda olan atlı orduların başındaki generaller, bu kötü seçeneği Meleager’i öldürerek ortadan kaldırdılar.

Generaller iç savaşı önlemek için anlaşmaları gerektiğini biliyorlardı. Arrhidaios hasta olsa da III. Philip olarak krallığa getirildi. Roksan’ın doğmamış çocuğuna IV. İskender unvanı verildi. Perdikkas onların vekili ve imparatorluğun naibi olacaktı. Muhtemel karışıklık olanağını önlemek için İskender’in ikinci karısı olan III.Darius’un kızı Statira öldürüldü. O sıralar Statira’nın hamile olduğu da söylenir.

 Makedonya ordu meclisini oluşturan generaller, imparatorlukta satraplıkları kendi aralarında bölüştüler Perdikkas hepsinin baş komutanı olmuştu.Bu paylaşım sonucu Lysimakhos’a Trakya ve batı Karadeniz kıyıları düştü. Ptolemi ise Mısır satrabı olmuştu. Ayrıca Libya ve Arabistan’ın bir kısmı da ona bağlı olacaktı . Kapadokya bölgesi ve doğu Karadeniz İskender’in sekreteri Eumenes’e verilmişti. Frigya’nın kuzey batı kesimleri Çanakkale’ye kadar olan bölge Leonnatus’undu. Antigonus’a Frigya’nın geri kalan kısımları, Pamfilya bölgesi ve Likya verilmişti. Antipater Avrupa komutanlığını bırakmamış, İmparatorluğun ana vatanı Makedonya ona bağlanmıştı. Ayrıca Illyria ve Yunanistan’dan da o sorumlu olacaktı. Ve böylece artık Makedonya İmparatorluğu’nda bölünme başlamıştı. Anadolu’da artık birçok krallık oluşmuştu.

         

2 yorum:

  1. Babil Satrabı General Seleikos'da Suriye ve Mezepotamya kaldı.Başkent olarak da Samandağ'da Seleukosis kentini kurdu.Daha sonra Anthiokos (Antakya)şehrini kurarak başkentini oraya taşıdı.Makedonya'dan gelen Demetrıos'u Toros'larda esir aldı.Anadolu'ya geçerek Lidya'da İskender'in diğer generali Lisimakos'u yendi ve Anadolu'yu da kendi topraklarına kattı.Daha sonra Çanakkale'den Trakya'ya geçerek Makedonya üzerine yürüdü.Kendisine Makedonya İmparatoru ve Nikator ( zafer kazanan) ünvanı verildi.Hindistan'a indi Hint Kralı Gandragupta'yı yenerek 500 fil karşılığında Antakya'ya geri döndü.Öldüğünde Tanrılaştırıldı ve Nikator Zeus olarak anıldı.Kurduğu devlet yaklaşık 300 yıl sürmüştür...

    YanıtlaSil
  2. Katkı için teşekkürler. Yakında o dönemin tarihi ile ilgili daha ilginç detaylar gelecek.

    YanıtlaSil