BABİL
M.Ö.
323 (114.olimpiyat, 1.yıl sonları)
10
Haziran, sabah erken saatler
Evvelki gece eğlence uzun sürmüştü ve
İskender çok içmişti. Gece yarısı olduğunda yere yığılmış, ateşler içinde
odasına taşınmıştı. Baygın halde yatıyordu. Babil ve çevresinin tüm doktorları
çağrılmışlardı; ama bir çare bulamamışlardı.
Bir ara gözünü açtı ve kısık sesle,
“Beni ancak bu kadar çok doktor
öldürebilir” dedi. Sonra ne kadar çok
toprağa hükmettiğini düşündü. O büyük gücün yok olmakta olduğunu anladı ve
Hindistan'ı fethi sırasında rastladığı Dandamis adlı bir bilgenin ona söylediklerini
hatırladı :
“Yakında öleceksin, o zaman, sadece
seni gömmeye yetecek kadar toprağın olacak” demişti o bilge kişi.
Muhafız generallerinin hepsi yanı
başındaydı. İmparatorun öldüğü sanılmasın diye, generallerin nezaretinde
askerler küçük gruplarla odaya
alınıyordu. İskender konuşamıyor, onları sadece hafifçe elini kaldırarak
selamlıyordu.
Ona en yakın generallerden biri olan
Lysimakhos, İskender'in baş ucundan ayrılamıyordu. Onun en yakın arkadaşlarından
biriydi de. Çok duygusal olan Lysimakhos’un göz yaşları yanaklarının üzerine
kaymak üzereydi. O heybetli ve heyecan dolu günler gözleri önüne tekrar geldi.
O aslan avı maceraları… Her ikisi de aslan avı oyunlarında çok ustaydılar.
Lysimakhos omzunda o eski şiddetli acıyı tekrar hissetti. Nasıl da o koca aslan
omzundan et parçasını kopartmış ve omuz kemiği ortaya çıkmıştı. Ama sonunda
aslanı öldürmüştü. Bir keresinde de aslan İskender’e aniden arkadan
saldırmıştı. Lysimakhos ona yardım için öne atılarak koşmuştu, ama İskender onu
elinin tersiyle yana itmiş ve “merak etme ben bu aslanı tek elimle bile
hallederim” demişti. Ve sonra dediği gibi aslanı bir vuruşta yere devirmiş ve
öldürmüştü.
Ölmek üzere olan aslan avcısı İskender
henüz 33 yaşındaydı. Generallerin
zorlamasına rağmen doktorlar bir sonuca gidemiyorlardı. Kimisi çok alkol
almasına bağlıyor, kimisi de eskiden
yakalandığı sıtmanın tekrarlayan şiddetli bir safhasının olabileceğini
söylüyorlardı. Generallerin kafalarından, “acaba zehirlendi mi ?” sorusu hiçbir
zaman gitmeyecekti.
Aynı gün, öğleden sonra, Makedonyalı II.Filip’in oğlu, Büyük İskender
öldü. Bu kısa ömre çok şey sığmıştı. Çok yerler fethedilmişti. Bu kısa sürede
dünyanın en büyük imparatorluğu ortaya çıkmıştı. Ve şimdi durum gösteriyordu
ki, bu büyük imparatorluğun da ömrü kurucusununki gibi çok kısa olacaktı.
Ertesi gün, yani 11 Haziran 323
miladdan önce ve öğleden sonra, generaller Babil şehrinin ortasından geçen
Fırat nehrinin kenarındaki Nebukadnesar’ın o heybetli sarayında toplandılar. Makedonya
ordu meclisinde generallerin normal şartlarda izleyeceği yol İmparatorun
halefini başlarına getirmek olacaktı; ancak ailede ölen imparatorun yerine
geçebilecek uygun bir kişi yoktu ve durum oldukça karışıktı.
Büyük İskender ölüm döşeğindeyken,
“En kuvvetli olan yönetsin” demiş ve
yüzüğünü komutanları içinde en deneyimli
olan Perdikkas’a vermişti. Yüzüğün
teslim edildiği kişinin, tahtın emanet edilecek kişi olmasının istendiğini
hepsi biliyordu. Bu nedenle toplantıyı Perdikkas yönetti ve ilk sözü o aldı.
“ Roksan’ın hele bir doğurmasını
bekleyelim” dedi, “Roksan İskender'in karısı… Çocuk erkek olursa kralımız o
olur. En doğrusu bu değil mi ?” diye sorarak onaylarını bekledi. Ancak bir şey
çok belliydi ki, Perdikkas çocuk büyüyünceye kadar tek yetkili olmak istiyordu.
Öneri kabul edilmedi.
İmparatorluk bahriyesinden sorumlu Amiral
Nearkhos söz aldı,
“ İskender’in şu an zaten bir oğlu
var” dedi ve Perdikkas’ın önerisine karşı çıkarak, “Doğmamış çocuk üzerinde
nasıl konuşabiliriz ? Sonra, Roksan’ın doğacak çocuğu erkek olmazsa ne
yapacağız ?” ve kendi önerisini söyledi, “Bence
Heraktes kiralımız olsun !” Heraktes, İskender'in cariyelerinden
Barsin’den doğma üç yaşındaki oğluydu. Bu öneri mantıklı gibi gözükse de, bu
oğul gayrimeşruydu ve Nearkhus Barsin’in kızı ile evliydi. Amiral gelecek
kralın kayın biraderi olmuş olacaktı yani; bu öneri de kabul edilemezdi.
Lysimakhos bu her iki öneriye itiraz
etmek için hazırlanırken Ptolemi söz istedi. Bu iki çok yakın arkadaş göz göze
geldiler ve anladılar ki aynı şeyi düşünüyorlar. Ptolemi konuştu,
“Bu her iki çocukta da Makedonyalı
kanı yok. Bu kabul edilemez. Yunanlı kanı bile yok ! Bence kolektif bir
başkanlık sistemi kuralım” Dedi ama,
önerdiği bu sistemin nasıl olacağını ve
nasıl yürüyebileceğini kendisi de bilemiyordu.
İmparatorluğun falanks (Yunan ordu
sisteminde piyade) birlikleri komutanı Meleager
öfkeli olduğunu belirtircesine bağırarak araya girdi,
“Gereksiz tartışıyoruz …Tahtı
devralacak biri zaten var” dedi, “Kraliyet ailesinden II Philip’in oğlu Arrhidaios!”. İskender’in
kardeşi Arrhidious kraliyet ailesindendi; ama epilepsisi vardı ve
imparatorluğun başına geçmesi söz konusu olamazdı.
Meleager çok ısrarlıydı ve durum
gitgide daha çok geriliyordu. Anlaşılan oydu ki, Maleager’in askerleri
Arrhidaios için Perdikkas’a karşı savaşacaklardı. Ordunun falankslarıyla atlı
birliklerinin birbirine düşmesi İmparatorluğun sonu demekti. İskender’in
muhafızları konumunda olan atlı orduların başındaki generaller, bu kötü
seçeneği Meleager’i öldürerek ortadan kaldırdılar.
Generaller iç savaşı önlemek için
anlaşmaları gerektiğini biliyorlardı. Arrhidaios hasta olsa da III. Philip
olarak krallığa getirildi. Roksan’ın doğmamış çocuğuna IV. İskender unvanı
verildi. Perdikkas onların vekili ve imparatorluğun naibi olacaktı. Muhtemel
karışıklık olanağını önlemek için İskender’in ikinci karısı olan III.Darius’un
kızı Statira öldürüldü. O sıralar Statira’nın hamile olduğu da söylenir.
Makedonya ordu meclisini oluşturan generaller,
imparatorlukta satraplıkları kendi aralarında bölüştüler Perdikkas hepsinin baş
komutanı olmuştu.Bu paylaşım sonucu Lysimakhos’a Trakya ve batı Karadeniz
kıyıları düştü. Ptolemi ise Mısır satrabı olmuştu. Ayrıca Libya ve Arabistan’ın
bir kısmı da ona bağlı olacaktı . Kapadokya bölgesi ve doğu Karadeniz
İskender’in sekreteri Eumenes’e verilmişti. Frigya’nın kuzey batı kesimleri Çanakkale’ye
kadar olan bölge Leonnatus’undu. Antigonus’a Frigya’nın geri kalan kısımları,
Pamfilya bölgesi ve Likya verilmişti. Antipater Avrupa komutanlığını
bırakmamış, İmparatorluğun ana vatanı Makedonya ona bağlanmıştı. Ayrıca Illyria
ve Yunanistan’dan da o sorumlu olacaktı. Ve böylece artık Makedonya
İmparatorluğu’nda bölünme başlamıştı. Anadolu’da artık birçok krallık
oluşmuştu.
Babil Satrabı General Seleikos'da Suriye ve Mezepotamya kaldı.Başkent olarak da Samandağ'da Seleukosis kentini kurdu.Daha sonra Anthiokos (Antakya)şehrini kurarak başkentini oraya taşıdı.Makedonya'dan gelen Demetrıos'u Toros'larda esir aldı.Anadolu'ya geçerek Lidya'da İskender'in diğer generali Lisimakos'u yendi ve Anadolu'yu da kendi topraklarına kattı.Daha sonra Çanakkale'den Trakya'ya geçerek Makedonya üzerine yürüdü.Kendisine Makedonya İmparatoru ve Nikator ( zafer kazanan) ünvanı verildi.Hindistan'a indi Hint Kralı Gandragupta'yı yenerek 500 fil karşılığında Antakya'ya geri döndü.Öldüğünde Tanrılaştırıldı ve Nikator Zeus olarak anıldı.Kurduğu devlet yaklaşık 300 yıl sürmüştür...
YanıtlaSilKatkı için teşekkürler. Yakında o dönemin tarihi ile ilgili daha ilginç detaylar gelecek.
YanıtlaSil