İSKENDERİYE
M.Ö. 316
(116.olimpiyat, 1.yıl)
Derler ki Büyük İskender daha Mısır’ı
fethetmeden önce, Ptolemi ile beraber, yarım çuval un serpmişler yere ve
serpilen unun üzerinde parmaklarıyla hayal ettikleri İskenderiye şehrinin
planlarını yapmışlar. Sonra bir kuş gelmiş ve yerdeki un taneciklerini
gagalayarak yemeğe başlamış. Bunu gören kahinler bu şehrin çok bereketli ve
insanlar içinde çok yararlı olacağını söylemişler. Kenti Nil deltasında kurmayı düşünmüşler
önce. Ancak Nil nehrinin taşıdığı çamur ve taşların limanı bloke edebileceği
düşünülerek, kent ve liman deltanın 35 km batısına olacak şekilde planlanmış.
Kentin kuruluşundan kısa bir süre sonra, yeni kente akın edenlerle kentin
nüfusu artmış. Dediklerine göre Mısırlı, Yunanlı ve Musevilerden oluşan nüfusu
kısa sürede 300 bine ulaşmış.
İskender’in ölümünden sonra, Mısır’ın
sorumluluğunu üstlenen Ptolemi, taht kavgaları devam etmesine rağmen, İskender
ile beraber kurdukları hayalleri hemen gerçekleştirmeye başladı. Perdikkas’ı
ortadan kaldırdıktan sonra Mısır’da konumunu kuvvetlendirmiş, Kudüs’ü ve Akdeniz’in doğu kıyılarını da hudutlarına
dahil etmişti. Yerli halkla da ilişkilerini iyi tutarak önce İskenderiye’de
sonra da tüm Mısır’da önemli reformları başlattı. Düzgün caddeler ve yönetim
binaları ortaya çıkmış, şehir büyümeye ve gelişmeye başlamıştı. İskenderiye’yi
dünyanın bilim dünyası yapacaklarını planlamışlardı. Bu hayali gerçekleştirme yolunda, Eflatun’un
felsefe okulunu model alan bir kütüphanenin ön hazırlıklarını yapmaktaydı.
İskender öldüğünde erken yaşlarında, en
güvendiği yedi generalinden biriydi Ptolemi. Onun İskender’e yakınlığı sadece
güvenilen generaller arasında yer alması değildi. Çok yakın arkadaştılar aynı
zamanda. Eğitimlerini Aristo’nun gözetiminde beraber yapmışlardı. Aristo
onların sadece öğretmeni olmamış, özel kitaplarını da kullanmalarına izin
vererek kendilerini geliştirmelerine önderlik etmiş, yol göstermişti.
İskender’den beş yaş büyük olan Ptolemi’nin annesi Makedonyalı Arsinoe*,
İskender’in babasının cariyelerinden biriydi. Kral II.Philip, yani İskender’in
babası, bu cariyesini Ptolemi doğmadan, Makedonya’nın soylu kişilerinden Lagus
ile evlendirmişti. Ancak Arsione evlendiğinde hamile olduğuna dair dedikoduları
önlemek mümkün olmamıştı. Yani, her ne kadar Ptolemi’nin babası Lagus olarak
bilinse de, Ptolemi ile İskender’in
kardeş olma olasılığı yüksekti. Bu olasılıktan hiç kimse hiçbir zaman söz
etmedi. Kral öldüğünde, Ptolemi hiç bir zaman olası veliahtlardan biri olarak
akla gelmedi. İskender tahta rakip olabilecek yakınlarının tümünü ortadan
kaldırdı; ama Ptolemi ile arkadaşlıkları hep devam etti.
Yeni doğan bebeğin herkesi sevindiren
çığlığı sarayın her yerinden duyulduğunda Ptolemi, esiri olduğu anılarından
sıyrılarak doğumun yapıldığı odaya doğru koştu.
“Kız” dediler, “Çok güzel bir
kızınız oldu yüce efendim”.
Ptolemi çok sevindi. Kucağına
verilen beyaz bez yumağı içinde bebeğin ağlayan yüzünü zorlukla bulabildikten
sonra alnından öptü.
“Adı Arsinoe olsun” dedi.
*: O dönemlerde Arsinoe sık kullanılan bir isimdi. Konu başlığı olan Arsinoe 1.Ptolemi'nin kızı olup, annesi Arsinoe başkadır. O dönem tarihinde önemli yeri olan 2.Arsinoe daha sonra İskender'in başka bir generali olan Lysimakhos ile evlenecektir (MÖ 316-270)
__________________
İSKENDERİYE MÜZ TAPINAĞI
M.Ö. 313 (116.olimpiyat,
4.yıl)
Kutlama
töreni şiir tanrıçasının odasında
yapılacaktı. Arsinoe’nin annesi Berenice, kızının yeni yaşına müzik eşliğinde şiir dinlemesini
istemişti. Bu yaş günü kutlaması bir bakıma bu sanat tapınağında yapılan ilk
toplantıydı.
Önce Euklid’in odasına
uğradılar. Matematik üstadı sessiz adam
ellerinde garip şekillerle oynarken,
“Hoş geldiniz efendimiz” dedi, “yer
ölçümleri için bazı çalışmalarımı tamamlıyorum da..” yakalanmış utangaç bir
çocuk gibi sanki özür dileyerek. Elindekileri oynaması için küçük prensese
verdi. Arsinoe, bu yuvarlak, kübik ve acayip şekilli tahta cisimleri yan yana
dizip üst üste koymaya çalışırken anlatmaya devam etti Euklid,
“Konik seksiyonlar üzerinde
çalışıyorum da” dedi, “ayrıca küresel ve
kübik geometride de epey yol aldım” bunları duyan Ptolemi sevindi.
Sponsorluğunu severek üstlendiği bu geometrinin babası bilim adamının öne
sürdüğü her yeni bir şey onu
sevindirirdi her zaman.
“Tarihe geçeceksin sen, devam et”
dedi ve ekledi “felsefe salonumuz için de önerilerini bekliyorum. Eflatunun
akademisini burada devam ettirmeliyiz”.
“Çalışacağım” dedi Euklid. Ve hep
beraber şiir dinlemeye müzik odasına geçtiler.
Arsinoe elinde büyük geometricinin
oyuncaklarının sıkı sıkı tutarak uykuya dalmıştı. Ptolemi, ne şiir okuyan oğlan
çocuğuna, ne de lir tıngırtatan o güzel kıza bakıyordu. Gözleri devamlı karısı
Berenice’nin yüzündeydi. En çok bu dördüncü karısını sevmişti. Yalvardı
tanrılarına, Arsinoe’den sonra ona bir oğlan çocuk doğursun diye. Eski karısı
Eurydice ve ondan doğan ilk oğlunu bir türlü sevememişti. Babası müttefikiydi
ve imparatorluğun vasisi olduğu için dayanmıştı bu kadına bunca yıl. Ama ölünce
karısının babası Antipater aniden, Eurydice’nin üzerine evlenivermişti güzel
Berenice ile hiç kimseye hesap vermeden. Kadın, üzerine kuma gelmesinden sonra
daha da huysuzlaşmıştı; kurtulması gerekecekti ondan ve oğlundan yakında elbet.
Kararlıydı, eğer bir oğlu olursa Berenice’den, tahtını Berenice’den olan oğluna bırakacaktı. İnanıyordu ki bu Mısır için daha
iyi olacaktı.
Şiir bittiğinde Berenice’ye bakmaya
devam ediyordu. Konuklar alkışlarken, onu yanaklarından öperek “söz ver bana
sevgili karım” dedi, bir eliyle de kızının başını okşamaktaydı. “Ben ayrılırsam
da bu dünyadan bitiremeden bu bilim mabedini, sen tamamla, sevgili
Arsinoe’mizle beraber dünyanın en büyük kütüphanesini”.
Berenice gülümseyerek başını salladı.
Ertesi gün Ptolomi’nin ilk işi, baş
mimarını çağırmak ve Kızıl Deniz’de bitmek üzere olan yeni limana karısının
isminin verilmesini emretmek oldu.