4 Eylül 2019 Çarşamba

EFES'DE BİR DÜĞÜN


EPHESOS
M.Ö 299 (120.olimpiyat, 1.yıl)
Ocak (Gamelion)

            Düğün gemisi, sağında ve solunda iki triremes eşliğinde limana yanaşmak üzereydi. Askerler limandaki kalabalığı kontrol etmekte zorlanmaktaydılar. Hem adını çok duydukları Mısır kralını karşılamak, hem de kızı güzel Arsinoe’yi görmek için tüm civar kentlerin insanları limanı doldurmuştu. Kralın evleneceği günde evlenmek isteyen onlarca çift ve akrabaları da Ephesos’a gelmişlerdi o gün. Gamelion evlilik ayıydı ve gençler Hera’nın bu kutsal ayını beklemişlerdi evlenmek için. Üstelik kralları da evleniyordu bu yılki evlenme zamanında. En iyi zamandı bu zaman evlenmek için. Üstelik her iki kral da düğün hediyeleri vereceklerdi elbet. Kürekler içeriye alınıp gemi kıyıya bağlandığında borazanlar çalmaya başladı ve Ptolemi güvertede göründü. Her iki kollarını yana açıp Ephesosluları kucaklarcasına selam verdiği sırada Lysimakhos’da aynı hareketi yaparak kıymetli konuklarına hoş geldiniz diyordu. Kuş ve aslan desenli kırmızı kilimin üzerine basarak karaya çıktıklarında her iki kadim dost ve silah arkadaşı kral birbirlerine sarıldılar. Bu sırada halkın alkışları davul seslerini bastırıyordu. Konuk kralın arkasından gelen Berenice ve Arsinoe elele tutuşmuşlardı. Lysimakhos geline ve annesine gülümsedi. Arkasından yer almış olan oğlu Agathokles ve gelini Lysandra konuklara yol verdiler. Lysandra babası Ptolemi’nin yanaklarından öptü. Konuk kraliyet ailesi kendilerine ayrılmış olan küçük saraya giderken Ephesos’lular onlara menekşe ve gül atmaktaydılar.

Ertesi sabah gün doğumunda, her iki kraliyet ailesi, komutanlar ve soylu kişiler Artemis tapınağının önünde yerlerini aldılar. Ephesoslular güneş doğmadan gelmişlerdi tapınağa. Gelin ve damat Apollo ve Artemise adaklarını sunmuşlar, yeni evlenen diğer çiftlere de hediyelerini vermişlerdi. Arsinoe’nin annesi anlattı kızına, Artemis tapınağı yapılamadan önce, buraların tanrıçasının Kibele olduğunu. Bu ana tanrıça o kadar çok seviliyormuş ki  vaz geçememişler ondan ve Kibele’nin bereketini Artemis ile devam ettirmiş buranın halkı. Aslında Kibele çok iri memeli ve şişman bir tanrıçaymış. Artemis’in o narin vücudunu değiştirememiş insanlar. Bu nedenle çok kocaman memeler yerine çok sayıda ama küçücük memeler yakıştırmışlar yeni bereket tanrıçası güzel Artemis’e.
Küçük sarayda, artık küçük olmayan Arsinoe akşamki düğün törenine hazırlanıyordu. Artık hayatının çocukluk dönemi bitmiş, yeni bir hayatın yeni bir dönemine başlamak üzereydi. Arsinoe çok iyi biliyordu ki, hayatının bu dönemi annesin ki kadar sakin olmayacaktı. Çünkü o sarayda oturup çocuk yetiştirmekle yetinemezdi. Erkeklerin satranç sehpasında yer almadan duramayacaktı. Arsinoe, hamamın kocaman, dibi de kazan gibi oldukça derin ve yuvarlak küvetinde otururken geleceğinin rüyalarını görmekteydi sanki. Gemiden saraya giderken göz göze geldiği boynuna trok takmış olan o sert bakışlı adamı unutamıyordu.
Elinde kocaman güğümüyle küvetin sıcak suyunun hep aynı seviyede kalmasını sağlayan erkek çocuk son seferini tamamlamıştı artık. Mısırdan beraberinde gelmiş olan hizmetkarları Arsinoe’nin vücudunu kille temizleyip yıkamışlar saçlarını kemik taraklarla fırçalamışlardı. Ritüelin banyo kısmı bitmişti . Şimdi yüzü koyun yatırılmış derisi kapkara şişman bir kadın tarafından vücuduna kokulu yağ sürülerek masaj yapılıyordu. Yan odada annesi ve üvey kız kardeşi ki onun üvey kaynanası olacaktı artık, saçının ve tülünün nasıl olacağının kavgasını yapmaktaydılar. Tapınaktan dönüldükten sonra sarayın kadınlar bölümünde başlayan koşturmacalar iyice artmıştı. Berenice’nin İskenderiye’den yanında getirdiği iri vücutlu enukh (hadım ağası) bir odadan öbürüne girip çıkıyor, kadınların isteklerine yetişmekte zorlanıyordu. Baskar sıradan bir enukh değildi. O hem kadınların dilini iyi anlıyor; hem de saray  ve haremdeki işleri büyük bir ustalıkla hemen halledebiliyordu. Eski bir köle olan Baskar, haremde çalışırken, kütüphanenin kuruluşunda da koşturmuş ve iyi bir eğitim alma fırsatını yakalamıştı. Yunanca konuşabiliyor ve yazabiliyordu. Berenice Mısır’a döndükten sonra, kızını en güvendiği enukhlardan biri olan Baskar’a emanet etmeyi planlamıştı. Baskar kızının sadece bir hizmetkarı değil, aynı zamanda onun arkadaşı ve koruyucusu olacaktı.
Gelinin saçlarının topuz yapılmasına kara verildi. Altın işlemeli tül ensesinin üstünde yer almış olan fil dişinden yapılmış tokasına tespit edildi. Arsinoe’nin incecik uzun boynu onun güzelliğini daha da ortaya çıkarmıştı. Elbise faslına geçilmeden önce odanın kenarlarındaki döşeklere uzandılar. Enukh’un mutfakta kaynatmakta olduğu ıhlamur sularının gelmesini beklediler. Yorulmuşlardı. Mis kokulu ıhlamur suları içildikten sonra Berenice ellerini çırparak,
“İşe devam kızlar” diyerek hızla ayağa kalktı. Aynı koşturmaca devam etti kısa bir moladan sonra. Yörenin en becerikli kadın terzisi, Arsinoe’ye giydirilen kırmızı ipek tuniğin bel ve koltuk altı kısımlarını kimsenin göremeyeceği dikişlerle tutturarak düğün elbisesinin son halini alması için çok uğraştı. Şölene katılacak diğer kadınlar da kırmızılı mavili elbiselerini kuşandıktan, göz kapaklarını sürme ile siyahlaştırdıktan ve yüzlerini de buğday nişastası ile beyazlaştırdıktan sonra, düğün töreninin son safhası için hazırdılar artık.
“Baskar” diye bağırdı elini çırparak, “git bak bakalım, hazır mı araba ve atlar.”
            Dingilleri çekecekleri iki tekerlekli  küçük arabaya bağlı olan dört beyaz at yerlerinde sabırsızlanmaktaydılar. Berenice meşalesini eline aldı ve
“Kral giyindi mi?” diye sordu.
Damadıyla ve diğer devlet adamlarıyla yaptığı toplantısından yeni gelmiş olan Ptolemi, büyük bir hızla hazırlanarak sevgili kızının yanına gelmiş ve onu büyük bir hayranlıkla seyretmekteydi. Düğün alayı damadın evine doğru yapacağı son yolculuğa başlamak üzereydi artık.
Hep beraber avluda beklemekte olan arabanın yanına geldiler.Seyisler yeni tımarlanmış atlara hakim olmakta zorlanıyorlardı. Kral Ptolemi ve kızı tek basamakla arabaya çıktılar ve kral dizginleri eline aldı. Avlu dışında bekleyen halkı selamladı. Arabanın oturacak bir yeri yoktu. Savaşta kullandıkları arabaların daha süslüsüydü bu. Berenice dört atlı arabanın önüne geçerek, elinde meşalesiyle yerini aldı. Baskar koşarak geldi ve meşaleyi yaktı. Bulutların arasından zorlukla geceyi aydınlatmaya çalışan dolun ayın yardımcısı olmuştu meşalenin alevleri. Davullar çalmaya başladı.
Küçük sarayla kralın yaşadığı ana sarayı birleştiren bu yol, bu düğün için özel olarak getirilen taşlarla döşenmişti. Babasının sürdüğü dört atlı arabanın üzerinde Arsinoe, annesinin aydınlattığı yolda ilerlemekteydi yeni hayata doğru.
Sabah ellerinde beşik şeklindeki sepetleriyle çocuklar ekmek dağıtmaya devam ettiler onları alkışlayan Ephesoslulara. Ekmeğin yanında Mısır’dan getirilen hurmaları da atıyorlardı halkın üzerine. Halk da çiçeklerle cevap veriyordu düğün alayına.
            Sarayın ana kapısının önüne geldiklerinde, Kral Lysimakhos, oğlu Agatokles ve onları karşılamak için daha önce gelmiş olan gelini, Ptolemi’nin bir önceki karısından olan kızı Lysandra, ellerinde çiçek buketleriyle onları beklemekteydiler.
Kızın babası ve damat ellerini başlarına götürerek birbirlerini selamladılar. İki kralın selamlaşması başlayan alkışlar sona erdiğinde Ptolemi damadına seslenerek,
            “ Şahitlerin önünde bu kızımı çeyiziyle beraber, kutsal evlilik bağları içinde çocuk yapasınız diye sana veriyorum” dedi.
            “Onu kabul ediyorum” diye cevap verdikten sonra, Lysimakhos arabaya yaklaştı ve gelini belinden tutarak kucağına aldı ve arabadan indirdi. Arabanın diğer tarafından Ptolemi de inmişti. Seyisler atları arabadan ayırdılar. Bu sırada elindeki meşaleyi kızına vermişti Berenice. Yeni damat ve gelin ellerinde meşale arabaya doğru gelerek, meşaleyi arabanın üzerine fırlattılar. Araba alevler içinde yanmaya başlayınca ortalık daha da aydınlandı. Arsinoe için artık eve dönüş yolu yok olmuştu. Damadın ve gelinin akrabaları ve dostları, Ephesos soyluları ve konuklar neşeyle şölenin yapılacağı düğün salonuna doğru ilerlediler.
Kraliyet masası olan düğün masası dışındaki masalar, erkekler ve kadınlar için ayrı ayrı düzenlenmişti. Her masanın üzerinde kurutulmuş hurma, incir ve üzüm dolu sahanlar konulmuştu. Şarap testileri geldi, kupalara konuldu ve şölen başladı. Yemekte ballı susam ikram edildi davetlilere. Otuz kişilik koro lir ve flüt eşliğinde şarkılar söylediler. Daha sonra koşarak dansçılar girdi salona. Parmakların ucunda dans ederek, müziğin hızlanmasıyla onlar da hızlandılar. Kızlı erkekli iki sıra olmuşlardı. Her iki sıranın ucundakiler ellerindeki kırmızı mendilleri sallamaktaydılar. Dans ederken,
“Hymen ooo…Hymen” diye şarkı söylüyorlardı. Evlilik tanrıçası Hymenaios’a adanan evlilik şarkısıyla gösteri tamamlanınca tüm konuklarda ayağa kalktı ve hep bir ağızdan bağırıldı,
“Hymnen…. Hymen !”
Kupalarındaki şaraplarından birer yudum daha alan konuklar oturdular. Sadece Lysimakhos ve Arsinoe ayakta kalmıştı. Lysimakhos, gelinin altın işlemeli tülden yapılmış duağını açtı ve onu alnından öptü.
“Hoş geldin sevgili Arsinoe”
“Bekledim ve iyiyi buldum” diye cevap verdi gelin ve utangaç bir tavırla başını öne eğdi.
Sonra tüm konuklar tekrar ayağa kalktılar ve kupalarına tekrar doldurmuş oldukları şaraplarını, tanrılarının onuruna, etrafa saçarcasına önlerine doğru döktüler.
Arsinoe, arkadaşı Ptolemi’nin ona verdiği çok kıymetli bir hediyeydi.



3 yorum: