EPHESOS
M.Ö
299 (120.olimpiyat, 1.yıl)
Ocak
(Gamelion)
Düğün gemisi, sağında ve solunda iki
triremes eşliğinde limana yanaşmak üzereydi. Askerler limandaki kalabalığı
kontrol etmekte zorlanmaktaydılar. Hem adını çok duydukları Mısır kralını
karşılamak, hem de kızı güzel Arsinoe’yi görmek için tüm civar kentlerin
insanları limanı doldurmuştu. Kralın evleneceği günde evlenmek isteyen onlarca
çift ve akrabaları da Ephesos’a gelmişlerdi o gün. Gamelion evlilik ayıydı ve
gençler Hera’nın bu kutsal ayını beklemişlerdi evlenmek için. Üstelik kralları
da evleniyordu bu yılki evlenme zamanında. En iyi zamandı bu zaman evlenmek
için. Üstelik her iki kral da düğün hediyeleri vereceklerdi elbet. Kürekler
içeriye alınıp gemi kıyıya bağlandığında borazanlar çalmaya başladı ve Ptolemi
güvertede göründü. Her iki kollarını yana açıp Ephesosluları kucaklarcasına
selam verdiği sırada Lysimakhos’da aynı hareketi yaparak kıymetli konuklarına
hoş geldiniz diyordu. Kuş ve aslan desenli kırmızı kilimin üzerine basarak
karaya çıktıklarında her iki kadim dost ve silah arkadaşı kral birbirlerine
sarıldılar. Bu sırada halkın alkışları davul seslerini bastırıyordu. Konuk
kralın arkasından gelen Berenice ve Arsinoe elele tutuşmuşlardı. Lysimakhos
geline ve annesine gülümsedi. Arkasından yer almış olan oğlu Agathokles ve
gelini Lysandra konuklara yol verdiler. Lysandra babası Ptolemi’nin
yanaklarından öptü. Konuk kraliyet ailesi kendilerine ayrılmış olan küçük
saraya giderken Ephesos’lular onlara menekşe ve gül atmaktaydılar.
Ertesi sabah gün doğumunda, her iki
kraliyet ailesi, komutanlar ve soylu kişiler Artemis tapınağının önünde
yerlerini aldılar. Ephesoslular güneş doğmadan gelmişlerdi tapınağa. Gelin ve
damat Apollo ve Artemise adaklarını sunmuşlar, yeni evlenen diğer çiftlere de
hediyelerini vermişlerdi. Arsinoe’nin annesi anlattı kızına, Artemis tapınağı
yapılamadan önce, buraların tanrıçasının Kibele olduğunu. Bu ana tanrıça o
kadar çok seviliyormuş ki vaz
geçememişler ondan ve Kibele’nin bereketini Artemis ile devam ettirmiş buranın
halkı. Aslında Kibele çok iri memeli ve şişman bir tanrıçaymış. Artemis’in o
narin vücudunu değiştirememiş insanlar. Bu nedenle çok kocaman memeler yerine
çok sayıda ama küçücük memeler yakıştırmışlar yeni bereket tanrıçası güzel
Artemis’e.
Küçük sarayda, artık küçük olmayan
Arsinoe akşamki düğün törenine hazırlanıyordu. Artık hayatının çocukluk dönemi
bitmiş, yeni bir hayatın yeni bir dönemine başlamak üzereydi. Arsinoe çok iyi
biliyordu ki, hayatının bu dönemi annesin ki kadar sakin olmayacaktı. Çünkü o
sarayda oturup çocuk yetiştirmekle yetinemezdi. Erkeklerin satranç sehpasında
yer almadan duramayacaktı. Arsinoe, hamamın kocaman, dibi de kazan gibi oldukça
derin ve yuvarlak küvetinde otururken geleceğinin rüyalarını görmekteydi sanki.
Gemiden saraya giderken göz göze geldiği boynuna trok takmış olan o sert
bakışlı adamı unutamıyordu.
Elinde kocaman güğümüyle küvetin sıcak
suyunun hep aynı seviyede kalmasını sağlayan erkek çocuk son seferini
tamamlamıştı artık. Mısırdan beraberinde gelmiş olan hizmetkarları Arsinoe’nin
vücudunu kille temizleyip yıkamışlar saçlarını kemik taraklarla fırçalamışlardı.
Ritüelin banyo kısmı bitmişti . Şimdi yüzü koyun yatırılmış derisi kapkara
şişman bir kadın tarafından vücuduna kokulu yağ sürülerek masaj yapılıyordu.
Yan odada annesi ve üvey kız kardeşi ki onun üvey kaynanası olacaktı artık,
saçının ve tülünün nasıl olacağının kavgasını yapmaktaydılar. Tapınaktan
dönüldükten sonra sarayın kadınlar bölümünde başlayan koşturmacalar iyice
artmıştı. Berenice’nin İskenderiye’den yanında getirdiği iri vücutlu enukh
(hadım ağası) bir odadan öbürüne girip çıkıyor, kadınların isteklerine
yetişmekte zorlanıyordu. Baskar sıradan bir enukh değildi. O hem kadınların
dilini iyi anlıyor; hem de saray ve
haremdeki işleri büyük bir ustalıkla hemen halledebiliyordu. Eski bir köle olan
Baskar, haremde çalışırken, kütüphanenin kuruluşunda da koşturmuş ve iyi bir
eğitim alma fırsatını yakalamıştı. Yunanca konuşabiliyor ve yazabiliyordu.
Berenice Mısır’a döndükten sonra, kızını en güvendiği enukhlardan biri olan
Baskar’a emanet etmeyi planlamıştı. Baskar kızının sadece bir hizmetkarı değil,
aynı zamanda onun arkadaşı ve koruyucusu olacaktı.
Gelinin saçlarının topuz yapılmasına
kara verildi. Altın işlemeli tül ensesinin üstünde yer almış olan fil dişinden
yapılmış tokasına tespit edildi. Arsinoe’nin incecik uzun boynu onun güzelliğini
daha da ortaya çıkarmıştı. Elbise faslına geçilmeden önce odanın kenarlarındaki
döşeklere uzandılar. Enukh’un mutfakta kaynatmakta olduğu ıhlamur sularının
gelmesini beklediler. Yorulmuşlardı. Mis kokulu ıhlamur suları içildikten sonra
Berenice ellerini çırparak,
“İşe devam kızlar” diyerek hızla ayağa
kalktı. Aynı koşturmaca devam etti kısa bir moladan sonra. Yörenin en becerikli
kadın terzisi, Arsinoe’ye giydirilen kırmızı ipek tuniğin bel ve koltuk altı
kısımlarını kimsenin göremeyeceği dikişlerle tutturarak düğün elbisesinin son
halini alması için çok uğraştı. Şölene katılacak diğer kadınlar da kırmızılı
mavili elbiselerini kuşandıktan, göz kapaklarını sürme ile siyahlaştırdıktan ve
yüzlerini de buğday nişastası ile beyazlaştırdıktan sonra, düğün töreninin son
safhası için hazırdılar artık.
“Baskar” diye bağırdı elini çırparak,
“git bak bakalım, hazır mı araba ve atlar.”
Dingilleri çekecekleri iki
tekerlekli küçük arabaya bağlı olan dört
beyaz at yerlerinde sabırsızlanmaktaydılar. Berenice meşalesini eline aldı ve
“Kral giyindi mi?” diye sordu.
Damadıyla ve diğer devlet adamlarıyla
yaptığı toplantısından yeni gelmiş olan Ptolemi, büyük bir hızla hazırlanarak
sevgili kızının yanına gelmiş ve onu büyük bir hayranlıkla seyretmekteydi.
Düğün alayı damadın evine doğru yapacağı son yolculuğa başlamak üzereydi artık.
Hep beraber avluda beklemekte olan
arabanın yanına geldiler.Seyisler yeni tımarlanmış atlara hakim olmakta
zorlanıyorlardı. Kral Ptolemi ve kızı tek basamakla arabaya çıktılar ve kral
dizginleri eline aldı. Avlu dışında bekleyen halkı selamladı. Arabanın oturacak
bir yeri yoktu. Savaşta kullandıkları arabaların daha süslüsüydü bu. Berenice
dört atlı arabanın önüne geçerek, elinde meşalesiyle yerini aldı. Baskar
koşarak geldi ve meşaleyi yaktı. Bulutların arasından zorlukla geceyi
aydınlatmaya çalışan dolun ayın yardımcısı olmuştu meşalenin alevleri. Davullar
çalmaya başladı.
Küçük sarayla kralın yaşadığı ana sarayı
birleştiren bu yol, bu düğün için özel olarak getirilen taşlarla döşenmişti.
Babasının sürdüğü dört atlı arabanın üzerinde Arsinoe, annesinin aydınlattığı
yolda ilerlemekteydi yeni hayata doğru.
Sabah
ellerinde beşik şeklindeki sepetleriyle çocuklar ekmek dağıtmaya devam ettiler
onları alkışlayan Ephesoslulara. Ekmeğin yanında Mısır’dan getirilen hurmaları
da atıyorlardı halkın üzerine. Halk da çiçeklerle cevap veriyordu düğün
alayına.
Sarayın ana kapısının önüne
geldiklerinde, Kral Lysimakhos, oğlu Agatokles ve onları karşılamak için daha
önce gelmiş olan gelini, Ptolemi’nin bir önceki karısından olan kızı Lysandra,
ellerinde çiçek buketleriyle onları beklemekteydiler.
Kızın babası ve damat ellerini başlarına
götürerek birbirlerini selamladılar. İki kralın selamlaşması başlayan alkışlar
sona erdiğinde Ptolemi damadına seslenerek,
“ Şahitlerin önünde bu kızımı
çeyiziyle beraber, kutsal evlilik bağları içinde çocuk yapasınız diye sana
veriyorum” dedi.
“Onu kabul ediyorum” diye cevap
verdikten sonra, Lysimakhos arabaya yaklaştı ve gelini belinden tutarak
kucağına aldı ve arabadan indirdi. Arabanın diğer tarafından Ptolemi de
inmişti. Seyisler atları arabadan ayırdılar. Bu sırada elindeki meşaleyi kızına
vermişti Berenice. Yeni damat ve gelin ellerinde meşale arabaya doğru gelerek,
meşaleyi arabanın üzerine fırlattılar. Araba alevler içinde yanmaya başlayınca
ortalık daha da aydınlandı. Arsinoe için artık eve dönüş yolu yok olmuştu.
Damadın ve gelinin akrabaları ve dostları, Ephesos soyluları ve konuklar
neşeyle şölenin yapılacağı düğün salonuna doğru ilerlediler.
Kraliyet masası olan düğün masası
dışındaki masalar, erkekler ve kadınlar için ayrı ayrı düzenlenmişti. Her
masanın üzerinde kurutulmuş hurma, incir ve üzüm dolu sahanlar konulmuştu.
Şarap testileri geldi, kupalara konuldu ve şölen başladı. Yemekte ballı susam
ikram edildi davetlilere. Otuz kişilik koro lir ve flüt eşliğinde şarkılar
söylediler. Daha sonra koşarak dansçılar girdi salona. Parmakların ucunda dans
ederek, müziğin hızlanmasıyla onlar da hızlandılar. Kızlı erkekli iki sıra
olmuşlardı. Her iki sıranın ucundakiler ellerindeki kırmızı mendilleri
sallamaktaydılar. Dans ederken,
“Hymen ooo…Hymen” diye şarkı
söylüyorlardı. Evlilik tanrıçası Hymenaios’a adanan evlilik şarkısıyla gösteri
tamamlanınca tüm konuklarda ayağa kalktı ve hep bir ağızdan bağırıldı,
“Hymnen…. Hymen !”
Kupalarındaki şaraplarından birer yudum
daha alan konuklar oturdular. Sadece Lysimakhos ve Arsinoe ayakta kalmıştı.
Lysimakhos, gelinin altın işlemeli tülden yapılmış duağını açtı ve onu alnından
öptü.
“Hoş geldin sevgili Arsinoe”
“Bekledim ve iyiyi buldum” diye cevap
verdi gelin ve utangaç bir tavırla başını öne eğdi.
Sonra tüm konuklar tekrar ayağa
kalktılar ve kupalarına tekrar doldurmuş oldukları şaraplarını, tanrılarının
onuruna, etrafa saçarcasına önlerine doğru döktüler.
Arsinoe, arkadaşı Ptolemi’nin ona verdiği
çok kıymetli bir hediyeydi.
👍🏻👏🏻💕
YanıtlaSilNe güzel anlatım ve bilgilendirme.
YanıtlaSilGüzel bir hikaye gayet akıcı olarak anlatılmış.
YanıtlaSil